Kehanetleriyle Ünlü Delphi Tapınağı ve Rüyam

Kehanetleriyle Ünlü Delphi Tapınağı ve Rüyam

Yunanistan Gezisi
17Aralık

Sabah saat 05:00 sularında konakladığımız otelde uyanıp saat 07:00’deki feribota yetişmek üzere hazırlandık. Adaya giden günlük iki feribot bulunuyordu ve feribotu kaçırma lüksümüz yoktu. Hepimiz Delphi’nin heyecanı içerisindeydik.

Sizlere biraz Delphi Tapınağı’ından bahsetmek istiyorum. Sidney Üniversitesi akademisyenlerinden Julia Kindt’in Delphoi Kahinlerine ve Kehanetlerine ilişkin sunumunu çevirerek katkıda bulunan Deniz Tara ve tur rehberimiz İlhan Karabulut beyin anlattıklarından derleyerek aktaracağım.

Kahinler önemliydi ama çoğu güvenilir değildi,

Delphi’deki tapınak kahinler ve kehanetler tapınağı olarak dikkat çekmektedir. Yunanlılar ve Romalılar Tanrıların dünyada var olduklarına ve her şeyi bildiklerine, şimdiki ve gelecek zaman hakkında bilgi alınabileceğine inanırlardı. Bunu yapmanın yolu ise kahine danışmaktı. Çünkü Tanrılar İnsanlarla doğrudan konuşmazlardı. Bir aracı olması gerekirdi. Yalnız o dönemde kahinler pek de güvenilir değildi. Zira kendi gündemleri veya gizli planları olabilirdi. İnsanlar bu nedenle gezgin kahinlere değil, mekanları belli kahinlere soru sormayı seçerlerdi.

Antik yunan dünyasının bir çok farklı kehanet merkezi vardı, fakat Delphi en yetkin bilgi ve kehanet merkeziydi.

Orta Yunanistan’da Phakis adı verilen bir bölgede dağların arasında ulaşmanın bugünkü şartlarda dahi oldukça zahmetli olduğu bir yerde bulunması dönemin şartlarında bu durumun daha da zor olduğunu göstermektedir.

Delphi Kahinlerinin tümü kadındı

Feribota yetişip yaklaşık 3 saatlik bir yolculuktan sonra Dedeağaç’a vardık ve karadan yolumuza devam ettik. Dağları, ovaları, dönemeçli yolları aşarak saat 21:00 civarında Delphi’ye vardık. Yıldızlı gökyüzü iki katlı küçük evler sakin sokaklar ve huzurlu bir enerji hepimizi sardı. Otele yerleşip bir şeyler atıştırdıktan sonra Delphi içerisinden tapınağa doğru yürüyüşe çıkma kararı aldık. Sokak boyunca çok şık biblo ve süslerin satıldığı dükkanlar Antik Yunan’ın sanat zevkini günümüze taşıyan objeler gözlerinizi kamaştırabilir. Tapınağın bulunduğu tepenin kıyısında oturup bir süre meditasyon yapmak veya yüksek yaşam enerjisinden solumak hücrelerinizde hissedeceğiniz deneyimin başlangıcıdır.

Delphi Kahinleri ile ünlü demiştik, bu kahinlerin tümü kadındı ve onlara Phtia denirdi. Bu kahin size geleceği ve şimdiki zamanı anlatırdı. Tanrı Apollon’un onun ağzı ile insanlarla konuştuğuna inanılırdı. Bu kadınlar ilk zamanlarda çok genç ve bakirelerden oluşurlardı. Fakat bir Phtia ile danışan arasında gerçekleşen talihsizlik sonucunda Phtia’lar hâlâ bakire gibi giyinen ellili yaşlarında kadınlar ile değiştirildiler.

Kahinler kehanetlerini nasıl yaparlardı?

Kahinlerin kehanetlerini nasıl yaptıkları da ayrı bir soru olarak karşımıza çıkmakta, antik kaynaklar bu konuda çok bilgi vermemekle birlikte tezlerden birisi kehanet merkezinin kurulduğu yerin altındaki kayalarda yarıkların bulunduğu buradan bazı dumanların yükseldiği ve kayaların üzerine kurulu üç ayaklı sandalyede oturan Phtia’nın, dumanın etkisiyle bir tür trans, aşkınlık durumuna geçtiği, düşünülmektedir. Aynı zamanda ritüel esnasında defne yapraklarının yarıktan sızan dumana atıldığı ya da Phtia tarafından çiğnendiği bilgisi de bulunmaktadır. Sonuç olarak kahinin kehanetinde neyin etkili olduğunu bilemiyoruz, bildiğimiz tek şey bu kahinlerden geriye kalan 600 büyüleyici kehanet.

Perslere savaş açarsan, büyük bir imparatorluğu yok edeceksin kehaneti

İlk örnek oldukça meşhur bir tane. Lydia’lı Croesus, çok meşhur, çok zengin, çok güçlü bir kraldı ve bir başka krala, bir başka antik kültüre, Pers imparatorluğuna karşı savaş açmayı planlıyordu. Bu planını hayata geçirmeden evvel Delphi’ye delegelerini gönderdi ve Perslere savaş açıp açmaması gerektiğini sordurdu. Kahinin cevabı “Perslere savaş açarsan, büyük bir imparatorluğu yok edeceksin” oldu ve kral bunun harika bir fikir olduğunu düşünerek savaşa girdi. Ne var ki kendi imparatorluğunu yok etti.

Kehanetlerin müphemliği iki olası sonucu da kapsıyor

Bu hikayenin bir bilgi merkezi olarak Delphi’ye dair çok ilginç şeyler anlattığını düşünüyorum. Öncelikle, kahinlerin sıklıkla insanlara doğrudan ne yapmaları gerektiğini söylemediklerini, kehanetlerinin yorumlama ve inceleme gerektirdiğini açıkça görüyoruz. Bir kehanetten yararlanmak istiyorsanız kendi durumunuzu farklı olası neticeleri de göz önünde bulundurarak iyice düşünmelisiniz. Bana göre kehanetin müphemliği iki olası sonucu da güzelce kapsıyor, kim kazanırsa kazansın kehanet doğru olacaktı, büyük bir imparatorluk yok edilecekti, bu Pers imparatorluğu da olabilirdi, ancak Croesus’un imparatorluğu oldu. Kötü şans…
Kehanetlerin gelecekten haber verdiğini düşünerek, geleceği kontrol etmeye çalışırsanız, Croesus gibi bazı noktalarda dramatik bir şekilde yanılabilirsiniz. Onun en büyük hatasının şu olduğunu düşünüyorum, eğer kararınızı bir yönde vermişseniz bir kahine danışmanız yanlıştır, çünkü geleceğin getirebileceği farklı senaryolara karşı açık fikirli olmanız gerekir. Herkes Croesus gibi başarısız olmamıştır elbette, bu kehanet hikayelerinin hepsi başarısızlıklara dair değil. Pek çok insan oldukça başarılı bir şekilde kehanetlerin ne anlama geldiğini bulup bu bilgiyi kendi yararlarına kullanacak kadar şanslı olmuşlardır.

Tarentum’un kuruluşu kehaneti

İkinci örnek, Sparta’lı Phalantus Delphi’ye bir koloni kurmak hakkında soru sorar, aldığı cevap ise “Açık bir havadan yağmur yağdığını gördüğünde, toprak elde etmeli ve koloni kurmalı” idi. Bu konuda çok fazla düşünmez ve İtalya’nın güneyine hedefi doğrultusunda gider, ancak hiçbir şekilde bir koloni elde etmeyi ya da kurmayı başaramaz. Birkaç başarısız girişimden sonra ise iyice çaresiz hisseder, birden ona verilen kehaneti hatırlar ve yağmurun açık bir havadan yağmasının imkansızlığını düşünerek daha da kötü hisseder, karısının kucağına başını koyar üzüntülü bir şekilde. Karısı ise onu bu kadar çaresiz ve üzgün görmesi nedeniyle ağlamaya başlar ve gözyaşları yanaklarından Phalantus’un yüzüne damlar. O an Phalantus kehanetin anlamını kavrar, çünkü karısının ismi Aethra’dır ve antik Yunancada açık hava demektir. Ertesi gün de Sparta’nın meşhur kolonisi Tarentum’u kurmayı başarır. Bu örnek de yine, kahinlerin kolay sorulara kolay cevaplar vermediğini, ancak soru soranı bir başka soru ile karşı karşıya getirdiğini güzel bir şekilde gösteriyor, bu soru ise şu: “Kehaneti çözebiliyor musun, ne demek istediğini anlayabiliyor musun?”

İstanbul’un kurulacağının kehaneti

Ve yine İstanbul’un kurulacağının Kehaneti (Kalkedonia adıyla) bu tapınakta yapılmıştır. Bugün İstanbul’da bulunan Yılanlı Sütun ise Delpi Tapınağından getirilerek meydana konulmuştur.

Perslere karşı birleşen 31 Yunan sitesinin M.Ö. 479’da Platea (Plateia)’da kazandığı zaferin ardından Tanrı Apollon’a şükranlarını sunmak için Delfi (Delphoi)’de bulunan Apollon Tapınağı önüne dikilen bu tunç anıt, 324 yılında I. Konstantin tarafından İstanbul’a getirilerek önce Ayasofya’nın avlusuna konulmuş, tahminen 9. yüzyılda oradan da alınarak Hipodrom’un ortasındaki spinaya yerleştirilmiştir.

Erkek güç ve güzelliğinin timsali olan Işık Tanrısı Apollon’a adanan bu heykelin yılanlardan oluşması anlamlıdır. Zira Apollon’un, Toprak Ana Gaia’nın oğlu olan Piton (Python) isimli kötülüğün timsali dev bir yılanı öldürdüğüne inanılırdı. Bu mitolojik hikayeye atıf yapan Yunanlıların bu anıtı yendikleri düşman askerlerinin eritilen silah ve kalkanlarından yaptığı görüşü de bu bağlamda tutarlıdır.

Anıt Delfi şehrine dikildiğinde Sparta Kralı Pausanias anıtın kaidesine, kazanılan zaferi sadece kendisine mal eden bir yazı yazdırmış ancak diğer site krallarından gelen tepkiler üzerine bu yazı silinerek anıtın üzerine, savaşa katılan 31 Yunan sitesinin isimleri Lakonya alfabesi ile yazılmıştır. Sütunun Sultanahmet Camii’ne bakan kuzeydoğu cephesinde yılan gövdelerinin alttan 13. kıvrımı ile 2. kıvrımı arasında alt alta yazılmış olan bu isimler bugün de görülebilmektedir. Roma Dönemi’nde İstanbul’da bulunan birçok sütunun tılsımlı olduğuna ve bu sütunlardan her birinin şehri savaş, doğal afet, hastalık gibi değişik felaketlerden koruduğuna inanılırdı.

Delphi’de ise Yılanlı sütunun üst kısmında bulunan kase şeklinin içerisine insanların dilek tutarak altın veya gümüş atmaya çalıştığı ve tek hakkı olan kişilerin içerisine düşürmeyi başardıklarında, dileklerinin olacağına dair bir inanca sahip oldukları biliniyordu. Burada biriken altın ya da gümüşleri ise güçlü ve kuvvetli sporcu ya da kişilerin sütunlara yağ sürüldükten sonra buraya çıkarak içerisindekileri almaya hak kazandığıydı.

Enteresan olan ise binlerce yıllık bu tapınaktan bu sütunun getirilerek İstanbul’a konulmuş olmasıdır. Kehaneti yapılan yerden, kehaneti yapılan yere kendinden bir parça ile armağan edilmiş olmasıdır.

Rüyamda dağa benzer kurak bir yerde kalıntılar arasında yürüyen insanlar gördüm

Gece otele dönüp sabah tapınağa girebilmek üzere arkadaşlarımızla sözleştik. Rehberimiz tapınağa girmeden önce Phtia’ların gelen kişilerin suda yıkanması gerektiğini söylediğini ve kehanet alacak kişilerin suda yıkanarak tapınağa girdiklerini söyledi. Sabah dilersek bizim de bu suda yıkanarak oraya girebileceğimizi dile getirdi.

Biz de hazırlığımızı buna göre yapacaktık. Oldukça yorulmuştum odama gittikten sonra uyudum. Rüyamda dağa benzer kurak bir yerde kalıntılar arasında yürüyen insanlar görüyordum.

Bir ses “Havvanur geç kaldın kalk” dedi kalktım. Arkadaşım Eda’ya “Saat çalmamış, geç kaldık” diyerek telaşla hazırlanıp aşağı indik ; kimse yoktu ve henüz saat 6:00 idi. Kahvaltı saatine dahi bir saat vardı; kahvaltı yapamayacağımızı öğrenince odaya çıktık ve ben duş almaya karar verdim. Duş alıp tekrar hazırlandıktan sonra rehberimizle buluştuk.

Bize dün bahsettiği suyun kurumuş olduğunu söyledi. Dolayısı ile tapınağa kurallarına göre girme imkanımız kalmamıştı. Enerjisi hala aktif bu tapınak erken uyandırılmam sebebi ile beni kurallara uygun şekilde misafir edecekti.

Asıl şoku ise tapınağın içinde, gördüğüm yerin tapınak olduğunu farkettiğimde yaşadım.

Artık tapınağın girişindeydik, sandaletlerimi çıkarıp kızgın güneşin ısıttığı taşlara basamak yukarıya doğru yürümeye başladık. Uzun duvarlar boyunca yazılar vardı; bu yazılar Phtia’nın yaptığı kehanetleri içeriyordu. Phtia kehanet için suyun üzerindeki yerini alıyor. Kehaneti aldıktan sonra bir taş üzerinde bunu açıklıyor. Bu açıklamalar başkaları tarafından duvarlara yazılıyor, yazılan kehanet ise girişte bulunan yapının içerisinde tartışılarak, neler yapılabileceği konusu istişare edilerek karara bağlanıyor. Kurmuş oldukları sistemde kehanetler devam ediyor.
Delphi enerjsi ile hâlâ yaşayan canlı bir merkez olmaya devam ediyor. Buradan ayrılırken tanıdık bir his, sizi huzurlu olmanız için uğurluyor.